ANDART HARBİ'NDEN HATIRLADIKLARIM

Azınlıkça
Sayı:32
Eylül 2007

YUNANİSTAN İÇ SAVAŞI
ANDART HARBİ'NDEN HATIRLADIKLARIM

Hasan Paçaman

Adım Hasan PAÇAMAN. 1937 Kozdere doğumluyum. Kozdere, Rodop ilinde Hemetli Nahiyesi'ne bağlı köylerimizden biri.
1947'de ilkokula giderken köyümüz ve civarında devlet askeri olmayan, normal giyinmemiş, eli silâhlı bazı kimseler dolaşıyor ve zaman zaman sayıları azalıyor veya çoğalıyordu.
Bunların merkezi bölgemizdeki Dumanlı dağı, Çalabı köyü ve Alantepe idi. hattâ Alantepe'deki bir çeşmeye "Cumhuriyet Çeşmesi" adını vermişler ve okullarda bize Türkçe olarak söylettikleri bir marşta: "Cumhuriyet çeşmesi, andartların yatağı" diyorlardı.
Çete kuvvetleri bölgemize tamâmen hakim olduğundan, buralarda devlete ait hiçbir asker göremiyorduk.
Bölgeye öyle hakim olmuşlardı ki, halka her istediklerini yaptırabiliyorlardı. Meselâ, köylerimizden kendilerine asker topladılar, istedikleri gençleri aldılar; hiç kimse itiraz edemedi.
Kozdere’den de epey gencimizi almışlardı. Bunlardan tespit edebildiklerim şunlardır:
Reşit Murat Ailesinden 3 kişi.
1- Reşit Nazif
2- Reşit Ahmet
3- Reşit Mehmet
Nazif’in ölüm haberi duyuldu.
Ahmet kayıplar arasında.
Mehmet ise köyüne dönemeyip Bulgaristan’a yerleşti.
4- Topal Arif Mehmet. Bu da kayıplar arasında.
5- Ahmet Çavuş’un Mehmet. Bunun hocalığı da vardı. Keziren köyünde namaz hocası idi. Andartlar tarafından alındığı duyuldu. Kayıplara karıştı. Sonraları köy dışında yalnız sarığı bulundu. Köylülerin genel kanaati, andartlar tarafından öldürülmüş olması yönündedir. Bu Mehmet hoca, evli idi. Kendisinden uzun yıllar haber alınamayınca ailesi Gülsüm Hanım, Üntüren’de kocaya gitti.
6- Akif’in Mehmet. Bu gencimizi ise Hemetlili İsmail Ağa’nın yanında öldürerek bir çukura gömdüler.

Bunların dışında, andartlar tarafından askere alınanlar da vardı. Tespit ettiğimiz iki kişi şunlardır:
1- Eminçeler’in İsmail
2- Paçaman Mehmet Ağa’nın oğlu Ahmet.

Paçaman Mehmet oğlu Ahmet, ağabeyim oluyor.
Ağabeyim Ahmet Paçaman andartlar tarafından askere alındı.. Fakat onlarda çok kalmadan –başka bir çokları gibi- kaçmayı başardı ve sonra da, -sular duruluncaya kadar- geçici olarak Gümülcine’ye yerleşti.
* * *
Andartlar, kendilerine erzak ve asker toplamak için, zaman zaman ova köylerimize baskınlar düzenliyor, bu baskınlara bizim bölgemiz ve köyümüzden de bazı kişileri götürüyorlardı.
Baskın öncesi, baskında toplanacak eşyayı, kendilerince güvenli bölge sayılan yerlere taşıtmak üzere köylerimizden at, katır ve merkep gibi buldukları bir çok hayvanı, sahipleriyle birlikte yanlarına alıyorlardı.
Bu baskınlar, genellikle geceleri ve gece yarılarında yapılıyor; toplanan erzak, büyük ve küçük baş hayvanlar sabaha karşı gün doğmazdan önce dağlara çıkarılıyordu.
Bu hayvanlardan bol miktarda kesilip büyük kazanlarda pişirildiğinde, biz okul çocuklarına da verdiklerini ve o etlerden bizim de yediğimizi hatırlıyorum.
Kozdere’de, Deli Ağalar’ın evini karargâh olarak kullanıyorlar ve dağlarda kendilerine özel olarak kurdukları telefon hattından oraya da bir telefon getirmişlerdi.
* * *
Hükümet kuvvetleri, zaman zaman andartlarla sıcak temas kurmaya çalışıyor, fakat belki, bölge halkla meskün olduğundan, büyük zarar olmaması için ciddî bir savaş yapılamıyordu.
Her halde bundan olacak Yunan Hükümeti, 1948’lerde, andartların hakim olduğu bölgelerdeki köyleri tahliye kararı aldı ve bu boşaltma kararı içinde, köyümüz Kozdere de vardı.
Köy halkımıza, şehir veya ova köylerine göç görünmüştü. Ancak bunların hayvanları vardı. Davarları, eşyaları vardı.. yanlarına neleri alabilecek, nelerini beraberlerinde götürebileceklerdi.
Ekili tarlaları, Bahçeleri öylece kaldı.
Rahmetli pederim, yanında götüremeyeceği bazı tarım aletlerini Adakuzu’ndaki bir tarlamıza gömerek bize de: “Şayet ben vefat eder ve günün birinde siz de buralara yeniden dönerseniz, o aletleri çıkarır, yine kullanırsınız” diye vasiyet etmişti.
Nihâyet, göç başladı.
Aile fertleri birlikte gitmiyordu. Çünkü, kimi büyük kimi küçük baş hayvanları götürecek; kimisi de at, katır ve merkeplerle hastasını, yaşlısını ve alabileceği kadar yiyecek ve giyeceğini götürecekti.
Bu göçte, küçük kardeşim Hüseyin’le bana, yüzün üzerinde koyun ve keçilerden oluşan sürümüzü ovaya indirmek düşmüştü.
Bizim gibi, diğer köylülerimiz de her şeyi ile yollara düştü. Bütün bir köy halkının aynı günlerde göçü hiç de kolay değildi.

Önceleri bizim aile, kısa bir zaman için Baraklı’ya, ardından da Ballahor’a yerleşti. Fakat dağlarda yaşamaya alışmış koyun ve keçilerimize ova havası ve sıcağı iyi gelmedi. Çoğu hastalandı ve telef oldular. Kurtulabilen on civarındaki keçiyi rahmetli babam, Yeniköy’deki ahiretliğinin (aretlik) sürüsüne kattı ve Kozder’ye dönünceye kadar orada baktırdı.
O gün için bunca mal ve eşyasını kaybeden ve büyük maddî zararlara uğrayan halkımıza, hiçbir yerden bir tazmînat ödenmedi.
* * *
Ballahor’da bulunduğumuz sürece 1948–49 yıllarında, ilkokul 4. ve 5. sınıfları Merhum Hasan Yıldırım ve babasında okudum. Andart harbinden şahsî kârım (istifadem) bu oldu diyebilirim. Çünkü dağ köylerine bakarak ovada eğitim biraz daha düzgündü.
* * *
Artık iç savaş “Andart Harbi”nin sonları yaklaşmıştı.
Göçe tâbî tutulan köylülere, tekrar vatanlarına dönebilecekleri bildirildi ve biz de 1950’de köyümüz Kozdere’ye döndük.
İki sene gibi bir zaman, üzerine ehlî hayvan basmayan topraklarımız bereketlenmiş ve oralara çıkarılan kuzular, aynı senede sahiplerine daha birer kuzu vermişti.
Köylerimize dönünce okullar yine açıldı ve ben, ilkokul altıncı sınıfı köyümüz Kozdere’de tamamladım.

İşte o zamanlarda (1949 - 50’lerde) bir andart harbi de yaşadım.
Bugün gibi hatırladığıma göre Hükümet Kuvvetleri (resmî askerler) Gerdeme ve Küçük Dumanlı taraflarından geri, Üntüren’e ve şehre doğru dönüyordu. Bir kısmı köyün güneyinde, köy dışında şehir yolu üzerinde bulunan Cami Yanı’na varmış, bir kısmı da henüz köy içinden ayrılmamıştı ki, köyün Batı Güneyinde bulunan tepeciklerden andartlar tarafından önleri kesilmek istendi ve üzerlerine kuvvetli ateşler açıldı.
Ölü ve yaralı sayısını bilmiyorum, fakat topların ve makineli silahların kullanıldığı, oldukça çetin bir savaş cereyan etmişti.
Bu savaşta amcamız merhum Halil Paşa’nın bir koyun ağılı yandı ve top mermileriyle, çay kenarındaki bazı kavak ağaçlarının gövdeleri ikiye bölündü.
Bu harpten sonra, biz köy çocukları bir çok boş mermi kovanları yanı sıra bazen, makineli silahlarda kullanılan mermi dolu taraklar da bulduğumuz oldu. Sonradan, Hükümet tarafından andartlardan kendilerini savunmak üzere köyümüze birkaç adet mavzer tüfeği verildiğinde, bu bulma fişekleri o silahlarda nişan atma ve balık avlama gibi işlerde kullandık.

ANDART HARBİNİN KÖYÜMÜZE FAYDA VE ZARARLARI

1945 - 50 arası Yunanistan’da cereyan eden iç savaş “Andart Harbi”nin köyümüze bir çok zararları olduğu gibi, bazı faydaları da olmuştur.

Başlıca zararlarını şöyle sıralayabiliriz:
İnsan ölümü, insan kaybı, büyük ve küçük baş hayvanlardan oluşan bir çok sürülerin telef olması, güç sıkıntısı ve iki sene gibi bir zaman muhacir olarak başka köy veya kasabalarda başka insanların evlerinde yaşamaya mecbur kalmak ve bunlara ilâveten de bir çok maddî zararlara katlanmak…
Fayda olarak da,
Andart harbi sebebiyle gerçekleşen mecbûri göç, halkımızda bir çoklarının ufkunun açılmasına neden olmuş; insanımıza dağ köylerinde yaşama ile şehir veya ova köylerinde yaşama arasındaki farkı görüp kıyaslama imkânı sağlamıştır diyebiliriz.
Andart harbinden sonra –bizim aile de dahil olmak üzere- bazı köylülerimiz, şehir veya ova köylerine yerleşip oralarda kalmayı tercih ettiler.

Hasan Paçaman
Azınlıkça
Sayı:32
Eylül 2007

0 yorum: